Türk Lokumu Türk Kahvesi gibi ülkemizi temsil eden yiyecek-içecek kültürünün en nadide lezzetidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde sadece saray efradı için üretilen lokum, zamanla şekerlemecilere verilen üretim yetkisiyle halk tarafından da sevilmiş ve vazgeçilmez hale gelmiştir. Lokum sözcüğü “boğaza rahatlık veren şaheser” anlamına gelen Arapça ‘Rahatü’l Hulkum Şahanesi’ tabirinden ortaya çıkmıştır.
Osmanlıcaya Arapçadan ‘lugma (lokma) veya çoğulu ‘lugum’ kelimelerinden gelmiştir. Bu tanım belki de lokumun faydalarını en iyi anlatan ifadelerden biridir. Lokumun tadı gerçekten de damakta ferahlatan bir duygu bırakır. Bugün birçok güzelliğin tarifi ‘lokum, lati-lokum’ deyimiyle tanımlanır.
Kimi kaynaklara göre 15. yüzyıldan beri Osmanlı saraylarında tüketilen lokum 18. yüzyılda bugünkü tadına ulaşmıştır. Avrupa’nın lokumun lezzetiyle tanışması 1700’lü yıllarda bir İngiliz seyyahının bu geleneksel ve eskimeyen lezzeti İngiltere’ye
götürmesi ile başlamıştır. Kısa bir zaman sonra bugün ürünlerin markalaşması sürecinde olduğu gibi, kendi ünvanına kavuşmuştur; Turkish Delight.
Klasik Türk Müziği’nin dünyaca bilinen “Üsküdar’a Gider İken” eserinin güftesinde “Bir mendil buldum, mendilimin içine de lokum doldurdum, katibimi arar iken yanımda buldum” sözlerini içerir. Eskiden bayramlarda mendillerin içinde çocuklara hediye olarak lokum verilir, rüyada lokum görmek şans olarak ifade edilirdi.
Halk hekimliğinde lokum sıklıkla kullanılır (miğde rahatsızlıklarına ve reflüye iyi gelir), sünnet olan çocuklara acısını unutsun diye damaklarına lokum konulurdu. Damat adayı müstakbel gelin ailesinin evine elinde bir kutu lokumla giderdi.